Kurân Örfünde Te'vilin Hakiki Manası
Geçen bölümlerde bazısına değindiğimiz tevil sözcüğünün geçtiği ayetlerden anlaşıldığı üzere "tevil" kelimesi, anlam türünden bir şeyi ifade etmiyor.
Geçen bölümlerde bazısına değindiğimiz tevil sözcüğünün geçtiği ayetlerden anlaşıldığı üzere "tevil" kelimesi, anlam türünden bir şeyi ifade etmiyor.
Kur'an'da mevcut olan ahkam ayetleri arasında, nazil olduktan sonra, daha önce nazil olan ve uygulanan ayetlerin hükümlerinin yerini alan ve önceki hükmün geçerli olduğu süreye son veren ayetler mevcuttur.
Kur'an-ı Mecid umum halk için ve daimi olan bir kitap olduğundan hazırda olduğu gibi, gayb'ta da geçerlidir.
Kur'an-ı Kerim'deki kelime ve cümlelerin tefsiri, nazil olduğu zamandan başlamıştır. Bizzat Resul-ü Ekrem (s.a.a) Kur'an'ı öğrenmekle ve ayet-i kerimelerinin mana ve hedeflerini açıklamakla meşguldü.
Hz. Muhammed (s.a.a) in vefatından sonra, Ubey İbn-i Kââb, Abdullah İbn-i Mesud, Câbir İbn-i Abdullah, Ebi Said El-Hudri, Abdullah ibn-i Zubeyr, Abdullah İbn-i Ömer, Enes, Ebu Hureyre, Ebu Musa ve hepsinden daha ünlü Abdullah İbn-i Abbas gibi sahabeler, tefsir ilmiyle uğraşıyorlardı.
Ancak Kur’an tefsirinde Şia’nın başvurduğu yöntem Ehl-i Sünnet müfessirlerinin yöntemiyle farklıdır.
. Böyle bir kitabın açıklanışında ve anlaşılmasında kendinden başka bir şeye muhtaç olması düşünülemez.
Kur’an’ın gerçek tefsiri, ayetlerde tedebbür etmek (derince düşünmek) ve bir ayetin açıklanması için ilgili diğer ayetlerden yararlanmakla elde edilen tefsirdir.
Yani (Allah’tan başka “şey” kavramının kapsamına girenlerin tümü Allah tarafından yaratılmıştır) Bu mana Kur’an’ın dört ayetinde tekrarlanmıştır.
Ama, istilahen haberi vahid olarak adlandırılan yakini olmayan ve hüccet olup olmadığı müslümanlar arasında tartışma konusu olan hadislere gelince, bu tefsirle uğraşan kimsenin nazarına bağlıdır.
Kur’an’ın vahy oluşu hakkında müslümanların ortak inançları ki bu inanç da Kur’an ayetlerinin zahirine dayanmaktadır
Bu yüzden, ilahi dinleri de toplumsal olgular sayıp diğer toplumsal olgular-ı incelemekte keşfedilen ölçülere değerlendirmeye kalkışmışlardır.
Sözkonusu yoruma göre, peygamber zihnine hutur eden (gelen) temiz fikirleri Allah’ın kelamı olarak adlandırmıştır
Önceki bölümde işaret olunan yoruma göre, Hz. Peygamber (s.a.a), onu iyiliğe doğru yönelten kendi temiz ruhunu RuH’ul Emin ve onun ilkaatını (telkinlerini) vahy olarak nitelendiriyordu.
Ama Kur’an-ı Kerim’in açıklaması bu görüşün aksinedir. Kur’an-ı Kerim, melek ve şeytanların duyu çerçevesine girmeyen gerçek bir varlık ve idrak sahibi yaratıkları olduğunu bildirmiştir.