Merceiyetin Sesi/Şii Merceiyetin Irak’taki Rolü

Ariş Mir Hani İran’da yayımlanan Ittılaat gazetesinde Irak’taki Şii merceiyetin rolünü yazdı. İşte o yazı:

Hıristiyanlar onu barış elçisi olarak görüyor. Şiilerin kalplerinde çok özel yeri var. Sünnilerin de ona özel bir sempatisi var… Terör belasının Irak halkına yaşattığı o acı günleri unutmak imkânsızdır. IŞİD militanlarının körelmiş kılıçlarının Iraklı kadın, erkek çocuk her yaştan insanın boğazını yavaş yavaş kestiği ve gök ehlini ağlatan acı çığlıklarının terörizmin şiddet tufanında boğulduğu o acı günler nasıl unutulabilir ki?! Bir bebeğin sırf Şii olduğu için (!) kafasını kestiklerinde attığı çığlığı hatırlıyor muşunuz?! Katiline korkulu gözlerle baktığında ne diyordu, biliyor musunuz?! Belki unutmuşsunuzdur, söyleyeyim: O çocuk ağlayarak masum bakışlarıyla şöyle diyordu: Bana ve aileme yaptıklarınızı Rabbime söyleyeceğim! Sonra da o narin boğazını celladına teslim etmişti… O da elindeki kanlı bıçakla yavaş yavaş çocuğun boğazını kesmişti ve onun tertemiz kanı toprağı sulamıştı… Gerçekten ne acı günlerdi, o günler…

Bağdat ahalisi de bu eli kanlı örgütün her an evlerini işgal edeceği anın korkusunu yaşıyordu ki bir anda Necef’ten yükselen metin ve yüksek tonajlı nüfuza sahip Hüseyni bir ses teröristlerin tüm hesaplarını altüst etti. Tüm Irak halkı bu sese kulak kesilmişti adeta… Evet, Irak’ın bu büyük taklit merciinin sözü, bir anda IŞİD Adam Öldürme Atölyesindeki en modern silahları etkisiz hale getirdi…

On üç Haziran günü tüm Irak kanalları yayınlarını kesip Ayetullah Sistani’nin birkaç sözünü yayımladı. O büyük insan, IŞİD’e karşı kifai cihat hükmünü vermişti. Bu fetva bir anda tufan etkisi yarattı.

Milyonlarca insan, yüce merceiyet makamı tarafından verilen bu hükme “lebbeyk” naraları atarak cevap verdiler. Grup grup savaş meydanlarına koştular. Gönüllü savaşçıların sayısı o kadar fazlaydı ki artık ordu onların hepsini silahaltına alıp eğitmekten aciz duruma düştü. Halkın bu hamasetini gören ve dağılma aşamasına gelmiş Irak ordusu yeni bir hayat bulmuştu sanki.. Kısa sürede ordu da toparlandı… Sünniler de IŞİD örgütünün vahşetlerini görmüşlerdi ve onların Sünnileri de katlettiklerine şahit olmuşlardı. Bu yüzden onlar da bu hükme can-u gönülden olumlu cevap verdiler ve Şii kardeşleriyle omuz omuza bu eli kanlı örgüte karşı vatanlarını savunmak için meydana çıktılar. Hatta merceiyet makamına uzun süredir saygı duyan Irak’taki Hıristiyan Keldaniler bile bu hüküm karşısında olumlu tepki gösterdiler. IŞİD’e karşı yapılacak savaşta saf tuttular.

Ayetullah Sistani’nin cihat fetvasının öneminin iyi bir şekilde anlaşılması için birkaç nüktenin bilinmesinde fayda vardır:

1- Irak’taki dini merceiyet makamı, şimdiye kadar hiçbir siyasi akımın etkisi altında kalmamıştır. Bu yüzden de tüm siyasi aktörler üzerindeki saygınlık ve nüfuzunu korumuştur. Ayetullah Sistani, Irak’ın büyük bir oyunla ayrıştırılacağı ve ortadan kaldırılmak üzere olduğu bir zamanda bu tarihi fetvayı verdi. Onun fetvasını vahhabilik akımının cihat fetvasından ayıran yönü şudur: Vahhabiyet akımı, IŞİD savaş aracıyla Irak’a saldırdı ve Iraklıları katliam etmeye başladı. Böyle bir durumda toprak, can ve namusu savunmak bir zarurettir. Dolayısıyla Ayetullah Sistani’nin fetvası saldırıya yönelik değil, savunmaya yönelik bir fetva olmuştur. Fakat tekfirci IŞİD müftüleri “cihadı”, şehirlere saldırmak, malları yağmalamak, kadın ve çocukları bile kılıçtan geçirmeye dini kılıf uydurmak için vermişlerdir.

2- Vahhabilik ve selefilik akımının yayılmasıyla birlikte “Rafizi” diye damgalanan ve katledilenler Şiiler olmuştur. “Allah” ismini duyduklarında secdeye kapanan, Peygamberin (s.a.a) ismi geldiğinde yüksek sesle salavat getiren ve gönülleri Ehlibeytin sevgisiyle dolu olan Şiiler nasıl Rafizi, yani dini terk etmiş kimseler olabilir?! Ayetullah Sistani’nin IŞİD’e karşı verdiği bu fetvası, vahhabi ve selefi akımlara bağlı güçlere de verilmiş tarihi bir cevaptır. Yani kaynağını Resulullah’ın (s.a.a) Ehlibeytinden alan Şia mektebi İslam düşmanlarının karşısında tüm zorluklara rağmen her daim uyanıktır!

3- Uzmanlara göre Ayetullah Sistani bu fetvası ile tekfirci zihniyeti hedef almıştır. O, bu tarihi fetvasıyla kendisi gibi olmayanlara yaşama hakkı tanımayan bir zihniyete karşı Müslümanların topyekûn savaşması gerektiğinin bir ölüm-kalım mücadelesi olduğunu ifade etmiştir!

4- Ayetullah Sistani, sadece Irak halkını IŞİD terör örgütüne karşı vatanlarını ve mukaddes değerlerini savunmaya çağırmıştır. Hem de öyle bir zamanda bu çağrıyı yapmıştır ki hatta batılı gayri müslim güçler bile IŞİD’in dünya güvenliğini tehdit eden bir unsur olduğunu itiraf etmiştir.

Ayetullah Sistani’nin bu feraset ve hikmet dolu fetvası Irak’ı ve Irak halkını daha büyük musibetlerden kurtarmış, düşmanın oyununu bozmuştur. Yani Ayetullah Sistani, IŞİD’in oluşturulma amacını boşa çıkarmıştır.

جاء‌الحق و زهق‌الباطل ان‌الباطل كان زهوقا

Hak geldi batıl zail oldu; batıl yok olmaya mahkûmdur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu